logo
add image

BAŞKANIMIZ SAYIN AV. YASİN ŞAMLI

Saygıdeğer Cumhurbaşkanım,
Kıymetli protokol
Değerli meslektaşlarım,
Sizleri saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Saygıdeğer Cumhurbaşkanım baromuzun programını teşrifiniz
nedeniyle, sizlere şahsım ve üyelerimiz adına ayrıca çok
teşekkür ediyorum.
Baromuzu, büyük medeniyet mücadelemizin, medeniyet projemizin
bir parçası olarak görüyoruz.
Öyle bir medeniyet ki adalet üzerine kurulu.
Öyle eşsiz bir adalet tasavvuru ki “kendi şahsınız, anne babanız,
yakın akrabanız aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun…” emri
ilahisi üzerine bina edilmiş bir adalet tasavvuru.
Öyle eşsiz bir adalet tasavvuru ki “Allah için adil olun” emri ile
sarsılmasın diye adaleti en yüce değere bağlamış bir adalet
tasavvuru.
Böyle bir adalete yalnız vatandaşlarımızın, yalnız Müslümanların
değil, bütün insanların şiddetle ihtiyacı vardır.
Darbeler bir millete yapılmış en büyük adaletsizlik ve haksızlıktır.
Yassıada yargılamaları adıyla anılan yargılamalar ise adaleti
sağlaması gereken hukukçular! eliyle yapılan büyük bir haksızlıktır.
Saygıdeğer Cumhurbaşkanım
Malumları olduğu üzere 1960 darbesi Türkiye Cumhuriyeti demokrasi
tarihinin kırılma noktasıdır.
Kendisinden sonra gelen muhtıraların ve darbelerin anası ve zemini
olmuştur.
O kadar ki o günkü darbecilerin tezviratları neredeyse bu günkülerle
ayniyet arz etmektedir.
Zamanın Eskişehir hava üssü Komutanı darbeci Tuğgeneral Bedii
Kireçtepe 27 Mayıs sabahı şu Tebliği yayınladı.
Bütün hükümet Erkan’ı ve demokrat Parti başkanları yabancı
memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberlerinde 12 uçak
dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken
yakalandılar…Eskişehir’de matbaası olan herkes bu havadisi
basıp yayınlamalıdır.
Darbeci zihniyet bugün de aynı şeyleri söyleme ve yayınlama çabası
içindedir. Hiçbir şey değişmemiş.
1960 darbesi öyle tenakuzlarla, öyle ihanetlerle, öyle iki yüzlülüklerle
doludur ki;
Adnan Menderes’i, anayasayı ihlal etmeye teşebbüs etmekle
suçlayanlar, anayasayı tamamen ortadan kaldırdılar.
Adnan Menderes’i, demokrasiyi ortadan kaldırmaya teşebbüs
etmekle suçlayanlar, demokrasiyi tamamen ortadan kaldırdılar.
Adnan Menderes’i muhaliflerini baskı altına almaya çalışmakla
suçlayanlar, kendi muhaliflerini idam ettiler.
Hukuk anlayışı bakımından da 1960 darbesi turnusoldür.
Darbecilerin yargıladığı Başbakan ve Bakanları savunmama kararı
alan o günkü İstanbul barosu bu günkü internet sitesinde dahi bu kanlı
darbeyi devrim olarak vasıflandırmaktadır.
Bir baro ki çok partili hayata geçişten sonraki gelişmeleri
antidemokratik görüyor.
Bir baro ki milletin temsilcilerini savunmama kararı alarak varlık
nedenini inkâr ediyor.
Bu tavır darbecilerin yanında, millet iradesinin karşısında yer almaktır.
İstanbul 2 Nolu Baromuzun kuruluşu işte bu hakim zihniyetin
yıkılışıdır. Artık milletin iradesinin yanında, darbecilerin
karşısında sur gibi duran bir baromuz vardır.
Kurucu üyelerimiz bu duruşunu;
Hem 15 Temmuz gecesi
Hem de 15 Temmuz darbe teşebbüsü sanıklarının yargılandığı
davalarda göstermiştir.
İşte bizim farkımız budur.
Bu fark darbe ile demokrasinin farkıdır.
Bu fark ilerleme ile gerileme arasındaki farktır.
Bu fark adalet ile zulüm arasındaki farktır.
Hem milletimiz hem de darbeler ve darbeciler açısından yakın
tarihimizde dönüm noktası niteliğinde gelişmeler yaşandı.
Yaklaşık her 10 yılda bir darbeye sahne olan cumhuriyet tarihi; 2012
yılında darbecilerin yargılanmasına şahitlik etti. Evet darbecilerin
yargılanmasına…
- 12 Eylül darbecileri yargılandı
- 28 Şubat post modern darbecileri de yargılandı.
Bu konuda dikkatlerden kaçmaması gereken bir nokta var. Hem 12
Eylül hem de 28 Şubat darbecileri darbeyi başarmışlardı. Yani başarılı
olan darbeciler yargılandı. 1960’lı, 70’li, 80’li, 90’lı hatta 2000’in ilk on
yılında darbecilerin yargılanması hayal dahi edilemezdi. 2012 yılında
başarıldı.
Nihayet 2020 yılında darbecilerin “Yüksek Adalet Divanının”! gayrı
meşru olduğu hakikati kanun ile ortaya konuldu.
- Son olarak 15 Temmuz darbecileri yargılandı.
Bu durum büyük bir azmin, mücadelenin, cesaretin,
kahramanlığın, liderliğin, millet ile bütünleşmenin neticesidir.
Başka türlü de olamazdı.
Darbecileri yargılayarak, izlerini silerek dünyaya şunu ilan etmiş
olduk: darbeciler başarılı da olsa eninde sonunda onları
yargılarız.
İşte darbecilerin yargılandığı devlet hukuk devletidir. Değişik bir
ifade ile darbecilerin yargılanamadığı devlet hukuk devleti
olamaz.
Bütün darbeler hukukçulara ve yargıya tamamlattırılmıştır. “Paşam
nasıl bir anayasa istersiniz” diyenler üniversite hocaları, güya hukuk
profesörleri idi. Brifing adı altında talimat alan, darbecileri ayakta
alkışlayan da yine güya hukukçular, yargı mensupları idi. Yeni
Türkiye’de ise yargı, darbe gecesi zanlılar hakkında derhal yakalama
kararı çıkartmış, yargılamıştır.
Çok net olarak ifade edebiliriz ki ülkemizdeki bütün darbeler ve darbe
teşebbüsleri:
- Bir taraftan milletimize karşı yürütülen asimilasyon çabasının
neticesidir.
- Bir taraftan da gönül coğrafyasını toparlayacak yegâne gücün
yok edilmesi çabasıdır.
15 Temmuz destanıyla milletimiz; asimilasyonu reddettiğini, inancına,
kimliğine, onuruna canı pahasına sahip çıktığını ve bundan sonra da
çıkacağını, bütün dünyaya bir daha ilan etmiştir. 15 Temmuz Destanı
bu yönüyle bir manifestodur.
Bu milletin hukukçuları olarak; milletimizin inanç ve değerlerine uygun
mevzuat üretimi için çalışmayı milletimize borcumuz olarak
görüyoruz. Evet bu milletin kanunları; inancını, örfünü, geleneğini
esas almalıdır. Bunun için iktibas kanun mantığını reddediyoruz.
Baro olarak hakka ve milletimize borcumuzu ödemek için gece
gündüz çalışıyoruz.
Baromuz bünyesinde kurarak faaliyete geçirdiğimiz İslam Hukuku
Araştırmaları Merkezi, mukayeseli hukuk alanında ciddi çalışmalar
ortaya koyacak, önemli hukuki gelişmelere imza atacaktır.
Yine baromuz bünyesinde kurduğumuz Uluslararası Tahkim Merkezi:
bir yandan vatandaşlarımızın ihtilaflarında; kendi seçtikleri,
güvendikleri hakemler eliyle; hızlı, ucuz, daha adil çözümler
üretecektir. Bir yandan da yabancılar arasındaki ihtilafların çözümü ile
ülkemizi cazibe merkezi haline getirecektir.
Büyük hedeflerimizin çok çalışma gerektirdiğini, semeresini de uzun
zaman içinde alacağımızı biliyoruz. Karşılığını Rabbimizden
bekleyerek; sabırla, azimle çalışmaya devam edeceğiz. Bütün
engellere rağmen geleceği hakkın şekillendireceğine inanıyoruz.
Eski Türkiye’nin hüzünlü, yaslı Yassıada’sı; Yeni Türkiye’nin
Demokrasi ve Özgürlükler adası oldu.
Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi ise, sizlerin tensibi ve adalet
bakanımızın organizesiyle Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın
- Avukatlar
- Hakimler
- Savcılar
- Hukuk fakültesi öğretim üyeleri
- Hukuk fakültesi öğrencileri
İçin bir okul gibi değerlendirilmesini arzu ediyoruz.
Geleceğin hukuk düzenini inşa edecek hukukçular için bunu
önemsiyoruz.
Programımıza katılan meslektaşlarımıza,
Değerli konuklarımıza,
Desteklerini bizden esirgemeyen Adalet Bakanımıza,
Adalete aykırı kurulu dünya düzenini sorgulayan, gönül
coğrafyamızın umudu, mazlumların sesi olan sayın
cumhurbaşkanım sizlere
Şahsım ve baromuzun değerli üyeleri adına tekrar çok teşekkür
ediyorum.
Saygılarımla…

İSTANBUL 2 NOLU BAROSU BAŞKANLIĞI

Paylaş:

Üst